İnsanlar yaşlanınca bedenleri çöker ve fonksiyonları yerine getiremez olur, kişi önceden yaptığı şeyleri yapamayınca acı çeker, bu acılar da ölüm acısıyla son bulur.

Bununla birlikte varoluşta yaşlanma değil olgunlaşma vardır, mesela bir elma için yaşlandı demeyiz, olgunlaştı deriz ve bir çiçek için öldü demeyiz, kurudu deriz, kuru bir çiçeğin ayrı bir güzelliği vardır. Bir ağaç baharın gelişiyle filizler ve yapraklar verir, ağaç bir kutlama halindedir, ağaca bakınca içimizden yenilenen duygular taşar, sevinçle dolarız. Sonbaharda ise yapraklar sararır ve yerlere düşer, dans ederek düşen yaprakları izleyerek bir kutlamaya tanıklık ederiz, çok değişik duygular yaşarız ve bir nostalji olur. Yüzyıllık bir ağaç kuruyunca çok farklı bir zarafeti ve güzelliği olur, ağaca baktığımızda özlem hissederiz, kutlamayı özleriz. Doğa ne zaman kutlaması, ne zaman dinlenmeye çekilmesi gerektiğini bilir. Her şeyin doğru zamanı vardır.

Olgunlaşmış kişi doğru zamanları bilir, hayatı kutlayarak yaşar ve zamanı gelince acılar çekmeden hayattan çekilir. Kişi varoluşun dinamiklerini takip eder. Ölüm vasat bir kişi için korkutucu ve acı veren bir deneyimdir, olgunlaşmış kişiye göreyse bir gelişim aracıdır çünkü ölüm başka bir şey için başlangıçtır.

Her doğum ölüme, her ölüm ise doğuma neden olur. Doğumu ölüm, ölümü ise doğum izler. Buharlaşan sular bulutların doğumuna ve yağan yağmurlar bulutların ölümüne neden olur. Doğadaki bu döngü korku içermez ve korkuya neden olmaz. Varoluşta korku bulunmaz. Korku sadece canlıların zihninde bulunur; zihin ürünüdür ve yanılsamanın sonucudur. Korku, olgun olmayan zihnin meyvesidir ve ölüm korkusu zirvedir. Bu noktada bulunan kişinin hayatı ve psikolojisi paramparça olur. Bu, patolojik bir durumdur.

Korku bulaşıcı bir hastalıktır ve insanlığa bulaşmıştır, ölümcül bir durumdur. Korku hayatı kısaltır, tedavisi ise olgunlaşmaktır. Olgunlaşmış insan varoluşla bir olduğu için bütün korkulardan özgürleşir ve zihninde korkuya yer yoktur, hastalık son bulur. Olgunlaşmış insan, anlarını dolu dolu yaşar, koşul koymadan sever, sebepsiz coşku ve neşe içinde olur. Coşku, neşe ve sevginin olduğu yere korku yaklaşamaz bile.

Burada düzenlediğimiz Farkındalık Festivalleri varoluşsal kutlamanın bir parçasıdır, buraya katılarak kutlamaya geri döneceksiniz, kutlamayı tekrar öğreneceksiniz ve kutlamanın kokusunu, tadını tadacaksınız. İster çocuk ister yaşı ileri olan 0’dan 100’e herkes, bu festivallere, bu kutlamaya katılabilir. Özgürce dans etmeye ve çekinmeden şarkı söylemeye başlayın, kendinizden geçin, kendinizi kutlamadan alıkoymayın, tüm endişe ve korkular kaybolacak ve tek yapacağınız şey KUTLAMAK olacak.

BİR CEVAP BIRAK

Please enter your comment!
Please enter your name here